Evrimsel Psikoloji Çerçevesinde Romantik İlişkiler
İnsanlığın hatta canlıların doğasında ilişki kurma arzusu vardır, bu yüzyıllardır süre gelen doğal bir olaydır. Ancak bu arzu, insanların içinde bulunduğu kültürel yapılanma ve yaşayış tarzı doğrultusunda şekillenerek evrimsel bir süreç geçirmiştir. Yüzyıllar boyunca yaşanan ilişkilerde esas olan hep romantizm olmuştur. İkili ilişkilerde kurulan romantizm temelli bağlar, çiftlerin birbirlerine olan bağlılığını ve aralarındaki tutkuyu arttırmıştır.
Aşkın 3 Ana Malzemesi
Robert Sternberg, aşkın üç ana bileşenden oluştuğunu ve bu bileşenlere göre ikili ilişkilerin sınıflandırılabileceğini savunmuştur. Bu bileşenler;
· Duygusal yakınlık
· Tutku
· Bağlılıktır.
Sternberg bu üç ana bileşenin oluşturduğu duygu durumunu mükemmel aşk olarak tanımlamıştır. Ancak gerçekleştirilen evlilikler her zaman bu bileşenleri içermeyebiliyor. İnsanlığın ilk zamanlarında aşk kavramının daha çok üremek için seks yapmak üzerine kurulduğu düşünülüyor.
Evrimsel Psikolojinin İlişkilere Etkisi
İnsanlık tarihinin başlarında erkeğin üstünlüğünün olması sebebiyle ilişkiler erkeklerin isteği üzerine şekilleniyordu. Zaman içerisinde kadınların duygularını ön plana çıkarmasıyla ikili ilişkilerin bir dengeye ulaştığı ve aradaki romantik gerilimlerin arttığı görülmüştür.
Romantik İlişkilerin Süresi
Evrimsel olarak ve antropolojik açıdan bakıldığında aşkın ortalama 3 yıl sürdüğü görülüyor. Bu süre içerisinde yaşanan romantizm alışkanlık haline gelmeye başlayıp ilk heyecanın yitirildiği ortaya konuluyor. Bu noktada çiftler arasındaki motivasyonu güçlendirmek adına ortak gelecek planları ve sevilen kişisel özellikler ön planda tutularak ilişki devam ettirilebiliyor.